Fibromiyalji, merkezi sinir sistemindeki ağrı işlemleme mekanizmalarının bozulması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Söz konusu hastalık; kronik yaygın ağrı, yorgunluk, bilişsel disfonksiyon ve uyku bozukluklarıyla seyreden kompleks bir klinik tablodur. İstanbul fibromiyalji tedavisi ise patolojik mekanizmaların çok yönlü olarak ele alınmasını gerektirir. Dolayısıyla tedavi sürecinde nöroloji, romatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlarıyla psikiyatri hekimleri koordine bir şekilde çalışır.
Tedavi protokolü; santral sensitizasyonu azaltmayı, ağrı eşiğini yükseltmeyi ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi hedefler. İlgili süreçte farmakolojik olarak serotonin-norepinefrin reuptake inhibitörleri, antiepileptikler ve kas gevşeticiler reçete edilir. Öte yandan düşük tempolu aerobik egzersizler, kognitif davranışçı terapi ve gevşeme teknikleri, non-farmakolojik yaklaşımlar arasında yer alır. Bu noktada İstanbul fibromiyalji tedavisi, hastaların günlük fonksiyonlarını geri kazanmalarına ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olur.
Merkezi sinir sistemindeki nörokimyasal dengesizlikler sonucu ortaya çıkan fibromiyalji, vücuttaki ağrı algısının patolojik şekilde artmasıyla karakterize olan kompleks bir sendromdur.
Söz konusu hastalık, beyin ve omurilikteki ağrı işleme merkezlerinin aşırı duyarlı hale gelmesiyle yakından alakalıdır. Bunun yanı sıra ilgili durum, küçük bir dokunuşun dahi şiddetli ağrı olarak yorumlanmasına ve vücutta yaygın tender point’lerin oluşmasına yol açar. Ayrıca fibromiyaljide görülen ağrı, inflamatuar romatizmal hastalıklardan farklı şekilde yapısal doku hasarı olmaksızın ortaya çıkar. Bu doğrultuda ağrı gerçektir ve kaynağı biyokimyasaldır.
Fibromiyalji, otonom sinir sistemi disfonksiyonu ve mitokondriyal işlev bozukluğuyla ilgili olabilir. Bu noktada hastalar, sıklıkla fibro-fog adı verilen bilişsel bulanıklık, tükenmişlik ve uykunun dinlendirici olmaması gibi semptomlardan şikayet eder. Söz konusu durum; serotonin, dopamin ve norepinefrin dengesizlikleriyle açıklanabilir. Ayrıca fibromiyaljili bireylerin çoğunda düşük seviyeli nörojenik inflamasyon saptanır. İlgili husus ise sinir sistemi kaynaklı mikro-inflamasyonun semptomların şiddetlenmesinde rol oynayabileceğini düşündürür.
Fibromiyalji, genetik yatkınlık ve çevresel tetikleyicilerin birleşimiyle ortaya çıkan nöro- immün bozukluk olarak kabul edilir. Örneğin; bazı hastalarda Epstein-Barr virüsü ve Lyme hastalığı gibi enfeksiyonların fibromiyaljiyi tetiklediği gözlemlenmiştir. Ayrıca bağırsak mikrobiyotasındaki dengesizlikler de sinir sistemi inflamasyonunu artırarak semptomları kötüleştirir. Dolayısıyla İstanbul fibromiyalji tedavisi, ağrıyı baskılamak yerine nörotransmitter dengesizliklerini, mitokondriyal fonksiyonu ve bağırsak-beyin eksenini hedefler.
Fibromiyalji, modern tıbbın en karmaşık sendromlarından biridir. Kas ve iskelet ağrıları ile kendini gösteren bu durum, aslında merkezi sinir sistemindeki nörokimyasal fırtınanın bir yansımasıdır.
Vücudunun her yerinin ağrıdığını dile getiren hastalar aynı zamanda çevreleri tarafından psikolojik olarak etiketlenir. Dolayısıyla fibromiyaljiyi anlamak için uyku bozukluklarından bilişsel problemlere, sindirim sorunlarından duygusal dalgalanmalara kadar uzanan geniş bir semptom yelpazesini kavramak gerekir. Söz konusu belirtilere dair bilgilere aşağıda yer verilmiştir:
Üç aydan uzun süren ve vücudun her iki tarafını da etkileyen yaygın ağrılar, fibromiyaljinin en belirgin özelliğidir. Söz konusu ağrılar; bıçak saplanması, derinden gelen yanma ya da sürekli bir sızı şeklinde tarif edilir.
Ağrıların gün içinde şiddet değiştirmesine ve hava durumu, stres seviyesi, fiziksel aktivite gibi faktörlerden etkilenmesine rastlanır. Bazı hastalar, bu sızıların vücutta gezdiğini iddia eder. Bu çerçevede bugün omuzlarda yoğunlaşan ağrı, yarın kalçalara yerleşebilir.
Vücut ağrıları, allodini adı verilen durumla yakından alakalıdır. Hafif bir dokunuş, giysilerin teması ve rüzgar gibi normalde ağrı yaratmayacak durumlar, fibromiyalji hastalarında şiddetli sızılara sebebiyet verebilir. Bu durumun nedeni ise merkezi sinir sistemindeki ağrı işleme mekanizmalarının aşırı hassas hale gelmesidir.
Fibromiyalji hastaları, yorgun uyanma ve gün boyu süren bir enerji eksikliğinden şikayet eder. Yorgunluk ise normal bir bitkinlikten çok daha farklıdır. Gece boyunca kesintisiz uyuyan hastaların uykuları dinlendirici değildir. Bunun nedeni, fibromiyaljide derin uyku evrelerinin ciddi şekilde bozulmuş olmasıdır.
Hastalar, yorgunluk sebebiyle duş almak ve yemek hazırlamak gibi sıradan aktiviteleri yapmakta dahi zorlanır. Söz konusu husus, kaslarda biriken toksinlerin yeterince temizlenmemesi ve mitokondriyal disfonksiyon ile ilişkilendirilir. Ayrıca bazı araştırmalar, fibromiyalji hastalarının hücrelerinde enerji üretiminin de (ATP sentezi) bozulduğunu ortaya koyar.
Zihinsel bulanıklık, ilgili durumun en rahatsız edici belirtileri arasında yer alır. Konsantrasyon güçlüğü, kısa süreli hafıza problemleri, kelime bulmada zorlanma ve yavaş düşünme gibi şikayetlerle ortaya çıkan bu duruma fibrosis adı verilir. Örneğin; hasta, basit bir cümle kurarken dahi zorlanabilir ya da odaya neden geldiğini unutabilir.
Bilişsel problemlerin altında yatan mekanizma tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak beyindeki gri madde yoğunluğunda azalma ve nörotransmitter dengesizliklerin bu duruma sebebiyet verdiği düşünülür. Ayrıca fibrosis belirtilerinin ağrı şiddeti arttıkça kötüleşme eğiliminde olduğu gözlemlenmiştir.
Uykudan yorgun kalkma, fibromiyalji hastalarının en çok şikayet ettiği durumların başında gelir. Uyku kalitesindeki bozulma, rahatsızlığın en önemli belirtisidir. Hastalar hem uykuya dalmakta güçlük çeker hem de gece boyunca sık sık uyanır. Öte yandan sabah çok erken saatlerde uyanmak ve sonrasında asla uyuyamamak da fibromiyalji belirtileri arasındadır.
Polisomnografi çalışmaları, fibromiyaljiden muzdarip kişilerin derin uyku evrelerine geçmekte zorlandığını ortaya koymuştur. Ayrıca bazı hastalarda alfa-delta uyku anomalisi adı verilen bir durum saptanır. Söz konusu durum, vücudun kendini tamir edemediği bir uyku döngüsünün yaşanmasına sebebiyet verir.
Yer değiştiren ağrı, fibromiyalji hastalarının en çok şikayet ettiği ve tanıyı güçlendiren bir belirtidir. Sabah saatlerinde omuzda başlayan ağrı; öğleden sonra bel bölgesine, akşam ise bacaklara yerleşebilir. Gezici karakter ise merkezi sinir sistemindeki aşırı duyarlılığın bir yansımasıdır. Sızının lokalizasyonundaki bu değişkenlik, hastaların ağrının sabit bir yerinin olmadığını dile getirmesine yol açar.
Ağrı, bazı vakalarda tetik noktalardan komşu bölgelere yayılabilir. Ancak diğerlerinde rastgele bir harita da çizebilir. Söz konusu durum, vücuttaki ağrı algılama sistemlerindeki kaotik aktivitenin bir sonucu olarak yorumlanır. Ağrının gezici doğası ise hem yaşam kalitesini düşürür hem de hastaların günlük hayata dair plan yapmasını zorlaştırır.
Fibromiyaljide beyin sisi, hastaların zihinsel netlik kaybı yaşadığı nörobilişsel bir bozukluktur. İlgili sorun, hastaların basit işlemleri yaparken dahi aşırı mental yorgunluk hissetmesine yol açar. Ayrıca beyin sisi, serotonin ve dopamin dengesizliğinden kaynaklanan nörokimyasal bir bozulmayla yakından ilişkilidir. Günlük yaşamı önemli ölçüde etkileyen semptom, stres ve uyku bozukluğuyla daha da şiddetlenebilir.
İstanbul fibromiyalji hastaları, bu süreçte sıklıkla irritabl bağırsak sendromu benzeri semptomlar gösterir. Otonom sinir sistemindeki dengesizlik ve bağırsak mikrobiyotasındaki bozulma, düzensizliğin nedenleri arasındadır.
Artmış bağırsak geçirgenliği, gıda intoleransını tetikleyerek semptomları şiddetlendirebilir. Aynı zamanda stres ve hormonal dalgalanmalar da bağırsak motilitesini doğrudan etkileyerek kısır döngüyü besler. Probiyotik kullanımı ve diyet düzenlemeleri ise şikayetleri hafifletmeye yardımcı olur.
Hava duyarlılığı, fibromiyalji hastalarının çoğunda görülen nörolojik bir tepkidir. Bu noktada nem artışı, basınç değişimleri ve ani sıcaklık düşüşleri eklem ağrılarını tetikleyerek semptomları şiddetlendirir. İlgili durum, sinir uçlarındaki baroreseptörlerin aşırı hassasiyetinden kaynaklanır. Ayrıca bu süreçte manyetik fırtınaların dahi ağrı eşiğini düşürdüğü klinik gözlemlerle kanıtlanmıştır.
Hastalar, yağmurdan önce artan ağrıları sayesinde hava durumunu tahmin edebilir. Bu çerçevede lodos rüzgarlarının getirdiği pozitif iyonlar, sinir iletimini bozarak krizleri tetikleyebilir.
Yalnızca ağrı ve yorgunlukla sınırlı kalmayan fibromiyalji, neredeyse tüm vücut sistemlerini etkileyebilir. Rahatsızlığın öne çıkan diğer belirtileri ise aşağıdaki gibidir:
● Migren benzeri şiddetli baş ağrıları
● Şişkinlik, kabızlık-ishal gibi irritabl bağırsak sendromu semptomları
● Parlak ışıklar, yüksek sesler ve bazı kokulara tahammülsüzlük
● Anksiyete, depresyon ve duygusal dalgalanmalar
● Ellerde uyuşma, sık sık idrara çıkma ve çene eklemi ağrıları
Fibromiyalji, kişilerin yaşam kalitesini multidisipliner seviyede etkileyen kronik bir sendromdur. Semptomların heterojen dağılımı, hastaların günlük fonksiyonel kapasitelerinde progresif düşüşe yol açar ve temel aktivitelerin yerine getirilmesini zorlaştırır. Bunun yanı sıra bilişsel disfonksiyon, mesleki verimlilikte azalmaya ve sosyal ilişkilerde gerilemeye yol açar.
Otonom sinir sistemi disregülasyonu, kardiyak ritim değişiklikleri ve gastrointestinal motilite bozuklukları gibi komplikasyonları beraberinde getirir. Kompleks klinik tablo ise hastaların yaşamını olumsuz etkileyerek psikolojik izolasyona zemin hazırlar. Ancak İstanbul fibromiyalji tedavisi sayesinde semptomatik kontrol sağlanır ve fonksiyonel bağımsızlığın korunması mümkün hale gelir.
İstanbul fibromiyalji sıklığı, metropol yaşamının karakteristik özellikleriyle yakından alakalıdır. Megakentin hızlı temposu, artan stres yükü ve çevresel faktörler merkezi sensitizasyon mekanizmalarını tetikleyerek fibromiyalji gelişmesine zemin hazırlar. Bu çerçevede uzun çalışma saatleri, trafik yoğunluğu ve kentsel yaşamın getirdiği uyku düzensizlikleri nöroendokrin sistemdeki homeostazı bozarak fibromiyalji patogenezini kolaylaştırır.
Hava kirliliği ve mevsimsel geçişlerin yarattığı meteorolojik dalgalanmalar, fibromiyalji oluşumuna zemin hazırlayan risk faktörleri arasındadır. Kronik olarak maruz kalınan partikül madde ve ağır metallerin nörotoksik etkileri, santral sinir sistemindeki ağrı modülasyon merkezlerinde disfonksiyona yol açar. Ayrıca yüksek nem oranı ve ani basınç değişimleri de fibromiyalji hastalarında semptom şiddetlenmelerini tetikleyen çevresel faktörler arasındadır.
Fibromiyalji görülme sıklığı, sosyodemografik açıdan farklılık gösterir. Yoğun göç alan bölgelerde sosyoekonomik stres faktörlerinin daha belirgin olması, fibromiyalji insidansını artıran önemli bir parametredir. Aynı zamanda kültürel çeşitliliğin getirdiği beslenme alışkanlığı değişimleri ve geleneksel yaşam tarzından uzaklaşma da dikkate alınması gereken hususlar arasındadır. Söz konusu durum, bağırsak mikrobiyotası üzerinden nöro inflamatuar süreçleri aktif hale getirerek patofizyolojiyi etkiler.
Fibromiyalji, klinik değerlendirme ve ayırıcı tanının özenle yapılmasını gerektiren kompleks bir rahatsızlıktır. Hastanın öyküsünde en az üç aydır süren yaygın vücut ağrısı ve buna eşlik eden semptomların varlığı, tanı için temel oluşturur. Amerikan Romatoloji Derneği tarafından belirlenen 18 hassas noktadan 11’inde ağrı tespit edilmesi tanıyı destekleyici niteliktedir.
Laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri, tanı sürecinde daha çok benzer semptomlara yol açabilecek diğer patolojilerin ekarte edilmesi amacıyla kullanılır. Romatoid artrit, hipotiroidi, lupus gibi hastalıkları dışlamak için tam kan sayımı, CRP, sedimantasyon, tiroid fonksiyon ve otoantikor testleri istenir. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ya da elektromiyografi (EMG) gibi yöntemler fibromiyaljide spesifik bulgu göstermez. Ancak yine de nöropatik ağrı ve spinal patolojilerin ayırıcı tanısında önem taşır.
Klinik skorlama sistemleri, ilgili durumu diğer ağrı sendromlarından ayırt etmek için sıklıkla kullanılır. Bununla birlikte Widespread Pain Index (WPI), Symptom Severity Scale (SSS) gibi ölçekler, semptomların şiddetini objektifleştirmede ve tedavi yanıtını takipte yol gösterici olabilir. Ayrıca tanı konulurken hastanın psikososyal durumunun değerlendirilmesi de gerekir. Bunun nedeni, depresyon ve anksiyete gibi komorbid durumların hem de semptom şiddetini artırması hem de tedavi uyumunu olumsuz etkilemesidir.
Uzman klinikler, İstanbul fibromiyalji teşhisinde uluslararası standartları yansıtan ancak hastanın bireysel özelliklerine odaklanan multidisipliner bir yaklaşım benimser. Bu çerçevede merkezi sinir sistemindeki aşırı duyarlılığı objektifleştirmeye yönelik olan testler, ayırıcı tanıda da belirleyici rol oynar. Hekimlerin İstanbul fibromiyalji teşhisinde en sık başvurduğu testler aşağıdaki gibidir:
● Elektrodermal aktivite ölçümleriyle vücuttaki ağrı dağılımının dijital haritası çıkarılır. Bu sayede sensitizasyonun şiddeti kantitatif olarak belirlenir.
● HRV (kalp hızı değişkenliği) testiyle sempatik-parasempatik dengesizlik objektif verilerle tespit edilir.
● Nörotransmitter metabolitleri, mitokondriyal fonksiyon belirteçleri ve mikrobesin eksiklikleri, özel paneller aracılığıyla analiz edilir.
● QEEG (kantitatif EEG) ile özellikle talamokortikal yoldaki disfonksiyon olmak üzere beyin dalga paternlerindeki anormallikler araştırılır.
● Dijital algometreyle tender pointlerdeki basınç eşikleri milimetrik olarak ölçülür. Ayrıca ağrı toleransı nesnel verilerle kaydedilir.
İstanbul fibromiyalji ileri tanı yöntemleri, rahatsızlığı subjektif şikayetler bütünü olmaktan çıkararak nörobiyolojik temelleri olan objektif bir klinik tablo haline getirir. Bu noktada nörofizyolojik testler ve kantitatif analizler sayesinde hastalığın patomekanizmaları daha iyi anlaşılır. Böylece kişiye özel İstanbul fibromiyalji tedavi stratejileri geliştirilir. Söz konusu multidisipliner yaklaşım ise tanıda şüpheleri ortadan kaldırır ve hastaların en doğru tedaviye ulaşmasını mümkün hale getirir.
İstanbul, fibromiyalji tedavisinde geleneksel ve modern tıp yaklaşımlarını harmanlayan öncü bir merkez konumundadır. Bu çerçevede şehrin sağlık altyapısı, hastaların multidisipliner bir bakım modeliyle değerlendirilmesine olanak tanır. Böylece romatoloji, nöroloji ve fizik tedavi uzmanları, İstanbul fibromiyalji tedavisi için koordineli bir şekilde çalışma fırsatını yakalar. Bu süreçte farmakolojik tedavilerden tamamlayıcı tıp uygulamalarına kadar farklı seçenekler sunulur ve hastalar için en uygun protokol belirlenir.
İstanbul tedavi merkezleri, fibromiyalji yönetiminde kanıta dayalı tıbbın yanı sıra yenilikçi terapötik yaklaşımları da benimser. Bu bağlamda santral sensitizasyonu hedef alan nöromodülasyon teknikleri, regülasyon tıbbi uygulamaları ve kişiye özgü egzersiz reçeteleri semptom kontrolünde öne çıkar. Ayrıca beslenme danışmanlığı, uyku hijyeni eğitimleri ve stres yönetimi programları da İstanbul fibromiyalji tedavisinin önemli bir parçasıdır.
Fibromiyaljide ilaçla tedavi, santral sinir sistemindeki aşırı duyarlılığı modüle etmeye yönelik olarak planlanır ve temelde nöropatik ağrı mekanizmalarını hedef alır. İlk aşamada serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri ve antiepileptikler tercih edilir. Söz konusu ilaçlar, hem kişinin ağrı eşiğini yükseltir hem de uyku düzenleyici etki gösterir. Trisiklik antidepresanlar ise uyku arkitektürünü düzenlemeye yarar. Ancak antikolinerjik yan etkileri sebebiyle bu ilaca düşük dozlarda başlanır.
Opioidler dışı aneljezikler ve nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ise periferik etkisi sebebiyle fibromiyaljide istenilen sonuçları vermez. Öte yandan merkezi etkili kas gevşeticiler de spazm çözücü olması nedeniyle destekleyici rolde kullanılır.
Farmakolojik yaklaşımlar, hastanın semptom şiddetine ve komorbid durumlarına göre basamaklı olarak planlanır. Bunun yanı sıra refrakter vakalarda düşük doz naltrekson ve NMDA reseptör antagonistleri gibi alternatif tedaviler gündeme gelir. Santral sensitizasyonu kırmaya yönelik olan bu yöntemler, uzman İstanbul fibromiyalji merkezleri tarafından uygulanır. Ayrıca ilaç tedavisinin başarısını artırmak için farmakogenetik testlerle metabolizma hızı belirlenir.
Dopaminerjik ajanlar ve melatonin agonistleri, tedaviye dirençli hastalar için uygun seçeneklerdir. Öte yandan tüm bu farmakoterapötik yaklaşımlar, mutlaka fiziksel aktivite ve bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemlerle kombine edilmelidir. Ayrıca hastanın İstanbul fibromiyalji süreciyle nasıl başa çıkacağı konusunda eğitilmesi de gereklidir.
Ağrı yönetiminin temel taşlarını oluşturan İstanbul fibromiyalji fizik tedavi ve egzersiz programları, fonksiyonel kapasiteyi artırmayı hedefler. Düşük etkili aerobik egzersizlerle başlayan programlar, hastanın durumu doğrultusunda kademeli olarak artırılarak uygulanır.
Eklemlere binen yükü azaltan ve kas gevşetici etkiye sahip olan su içi egzersiz, ideal bir seçenektir. Fizik tedavi kliniklerinde uygulanan nöromüsküler elektrik stimülasyonu ve ultrason terapisi gibi yöntemler, lokal ağrı bölgelerinde gevşeme sağlar. Miyofasyal gevşetme teknikleri ise tetik noktalardaki gerginliği azaltır.
İstanbul fibromiyalji tedavi sürecinde egzersiz reçeteleri, hastaların bireysel semptom şiddetleri dikkate alınarak hazırlanır ve düzenli takip gerektirir. Bu çerçevede postür düzeltme egzersizleri ve germe hareketleri, kas dengesizliklerini gidermeye yardımcı olur. Yoga ve tai chi gibi mind-body teknikleri ise hem fiziksel esnekliği artırır hem de stres yönetimine katkı sağlar.
Fizyoterapist eşliğinde uygulanan progresif direnç egzersizleri, kas kuvvetini artırarak yorgunluk hissini azaltır. Tüm yaklaşımlar, hastanın günlük yaşam aktivitelerini sorunsuz bir şekilde yerine getirmesine ve ağrı kısır döngüsünden çıkmasına yardımcı olur.
İstanbul fibromiyalji tedavisinde yıllardan bu yana uygulanan bir yöntem olan akupunktur, modern tıp tarafından da kabul görmüştür. Söz konusu yöntem, ince iğnelerin belirli enerji noktalarına yerleştirilmesiyle endorfin salınımını artırarak ağrıyı azaltır. Böylece vücudun doğal iyileşme mekanizmaları harekete geçmiş olur.
Klinik çalışmalar, akupunkturun fibromiyaljiye bağlı yaygın ağrı, uyku bozuklukları ve yorgunluk semptomlarında anlamlı düzelme sağladığını göstermiştir. İstanbul fibromiyalji merkezlerinde geleneksel yöntem dışında elektroakupunktur ve lazer akupunktur gibi modern varyasyonlardan da yararlanılır.
Masaj terapisi, fibromiyalji hastalarının kas gerginliğini azaltmaya ve dolaşımı artırmaya yarayan tamamlayıcı bir tedavi seçeneğidir. Bu çerçevede miyofasyal gevşetme teknikleri ve derin doku masajı, tetik noktaları hedef alarak ağrıyı hafifletir. Ayrıca masaj, parasempatik sinir sistemini aktif hale getirerek stres hormonu seviyelerini düşürür ve vücuttaki iltihabi yanıtı azaltır. Masaj uygulamaları, İstanbul fibromiyalji için özel olarak geliştirilen aromaterapi ile birlikte kullanıldığında ağrı yönetiminde belirgin bir fayda sağlar.
Ozon terapisi, İstanbul fibromiyalji tedavisinde kullanılan bir diğer alternatif tıp seçeneğidir. Medikal ozonun vücuda enjekte edilmesi veya ozonlanmış kanın geri verilmesi yoluyla uygulanan bu tedavi, dokuların oksijenasyonunu artırır. Bu sayede hücresel enerji üretimi iyileşir ve antioksidan savunma sistemi güçlenir.
Ozonun anti-inflamatuar etkisi, fibromiyaljideki nörojenik inflamasyonu azaltma hususunda önemli bir rol oynar. Ozon terapi, İstanbul fibromiyalji kliniklerinde diğer tedavilerle kombine edilerek uygulanır.
İstanbul fibromiyalji tedavisinin süresi, hastanın klinik tablosuna ve tedavi yanıtına göre farklılık gösterir. Akut semptomların kontrolü 4-6 haftada sağlanır. En iyi sonuç için 3-6 aylık bir tedavi sürecine ihtiyaç duyulur. Kronik vakalarda ise uzun vadeli yönetim planları oluşturulur. Öte yandan kullanılan yöntemlerin kombinasyonu, hasta uyumu ve komorbid durumlar tedavi süresini etkiler.
İstanbul fibromiyalji tedavisinde uzmanlaşmış merkezler, üniversite hastanelerine yakın bölgelerde yer alır. Ayrıca tam teşekküllü özel hastanelerin olduğu semtlerde de bu tür klinikler mevcuttur. Bu süreçte romatoloji ve fizik tedavi kliniklerinin gelişmiş olduğu, multidisipliner yaklaşım sunan sağlık kuruluşları tercih edilmelidir. Aynı zamanda ulaşım kolaylığı ve tedavi sürekliliği açısından merkezin hastanın yaşadığı bölgeye yakın olması gerekir.
Kronik bir sendrom olarak bilinen fibromiyaljinin tamamen geçmesine çok az rastlanır. Ancak bu rahatsızlık, doğru tedaviyle kontrol altına alınabilir. Bu noktada semptomların şiddeti zamanla azalabilir ve remisyon dönemleri yaşanabilir. Hastaların büyük çoğunluğu; ilaç tedavisi, egzersiz ve stres yönetimi sayesinde normal yaşam kalitesine kavuşabilir. Ayrıca tedaviye erken başlanması ve hasta uyumu da prognozu önemli ölçüde iyileştirir.
ŞİMDİ ARA!
+90 542 474 44 48ŞİMDİ SOR!
+90 542 474 44 48